1 Temmuz 2011 Cuma

AHTAPOT’UN KOLLARI


Denizle ilgilenen herkesin bildiği gibi ahtapot, uzun kolları olan ve kolları ile düşmanını  heryerinden kavrayarak yavaş yavaş öldüren bir deniz hayvanıdır. Türkiye sahip olduğu sorunlar itibarıyla ahtapotun kolları arasında kalmış ve kurtulmak için çaba sarfeden canlıya benzemektedir.
         Ahtapot en güçlü kolu ile Türkiye’yi ekonomisinden yakalamıştır. Toplam 450 milyar dolar iç ve dış borç yükü ile bağımsız hareket edemez duruma gelen Türkiye, her yıl yaklaşık olarak 54 milyar dolar borç faizi ödemektedir. Sözkonusu borçların olmadığını düşünürsek borç faizine ödenen 54 milyar doların yatırımlara ayrılması imkanı bulunmaktadır. Bu durumda endüstrileşmenin gerçekleşmesi ve buna bağlı olarak da işsizliğin, yoksulluğun önlenmesi mümkün görülmektedir.
         Ahtapotun diğer bir kolu Türkiye’yi terör ve etnik bölücülük yönünden yakalamıştır.Türkiye yaklaşık 40 yıldan beri bölücü terör ile uğraşmakta olup, bu yolda onbinlerce şehit vermiş ve milyarlarca dolar masraf yapmıştır. Bölücü terörün önlenmesi için yapılan masraflar Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’ndeki yatırımlara harcanmış olsaydı, bu gün o bölgede terör çoktan önlenmiş olurdu. Ancak ahtapot Türkiye’ye bu imkanı tanımamıştır. Sonunda etnik bölücü terör Türkiye’nin karşısına Kürt Sorunu olarak çıkmıştır. Kürt Sorunu, Türkiye için yalnız Kürtlere bırakılmayacak kadar önemli bir sorundur.
         Ahtapot üçüncü kolu ile Türkiye’yi Kıbrıs sorunu yönünden kavramıştır. Önce Rauf Denktaş gibi Kıbrıs Davası ile bütünleşmiş bir kahraman saf dışı bırakılmış ve Kıbrıs’taki diremne gücü kırılmıştır. Şimdi Kıbrıs Davamız adeta kendi kaderine terk edilmiştir. Kofi Annan Planı’nın tuzaklarla  dolu olduğu Rauf Denktaş tarafından defalarca anlatılmasına rağmen, malesef bugünkü noktaya gelinmiştir.
Ahtapot diğer kolu ile Türkiye’yi, Avrupa Birliği ve Gümrük Birliği tarafından yakalamıştır. Temeli Haçlı zihniyetine dayanan Avrupa Birliğinin Türkiye için bir çıkmaz sokak olduğu halen anlaşılamamıştır. Gümrük Birliği Anlaşmasının imzalandığı tarih bir zafer olarak ilan edilmiş ve bayram havasında kutlanmıştır. Bu ne biçim alışveriştir ki hep Avrupa Birliği kazanıyor, Türkiye zarar ediyor. Zaten bu anlaşmanın imzalanması ile Türkiye’nin Avrupa Birliği hayali de bence sona ermiştir. Çünki bu anlaşma ile AB alacağını peşin olarak almış,vaat ettikleri ise her zaman olduğu gibi veresiye kalmıştır.
Ahtapotun bir diğer kolu Türkiye’yi her defasında temcit pilavı gibi önümüze getirilen Ermeni meselesinden kavramıştır. Sözde soykırım iddiası her vesile ile Türkiye’nin karşısına çıkartılmaktadır. Halbuki İttihat Terakki tarafından zorunlu göçe tabi tutulan Ermenilere, sevkiyat sırasında Hamidiye Alayları’ndan saldırı yapılmıştır. Biraz tarih bilgisi olanlar için Hamidiye Alayları’nın kimlerden kurulmuş olduğunu bilmek mümkündür.
Ahtapot diğer bir kolu ile, İMF ve Dünya Bankası aracılığı ile Türkiye’yi para politikaları yönünden kavramış olup, bağımsız hareket etmesini engellemektedir. Ayrıca para shirbazı Soros’un Vakıfları, sağladığı imkanlarla işbirlikçi dernek ve vakıfları Türkiye’nin aleyhine kullanmaktadır.
Işte Ahtapot bütün kolları ile Türkiye’yi en hayati noktalarından kavrayarak sıkıştırmakta ve güce boyun eymeye zorlamaktadır. Amaç; Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde Türkiye’yi bölmektir. Içeride ve dışarıda cümle alem şu hususu çok iyi bilmelidir ki bölünme savaşsız olmaz. Hiç temenni etmeyiz ama öyle bir savaşın sonunda ne olacağını, kimin var olup, kimin yok olacağını zaman gösterir.
Sırası gelmişken okuyucularıma şu Afrika atasözünü hatırlatmak isterim. “Sular çekilince karıncalar balıkları yer, sular yükselince ise balıklar karıncaları yer. Kimin kimi yiyeceğini suyun akışı belirler.” Tarihi hep galipler yazar, malupların tarih yazdığı hiç görülmemiştir.
Yukarıda sözü edilen ahtapot konusunda herkesin bir tahmini, bir görüşü vardır. Ancak benim görüşüme göre bu ahtapot emperyalizim dir. Ahtapotun kollarından kurtulmanın yolu, ya kolları kesmek yada kalbine hançer saplamaktır. Teşbih de hata olmaz derler. Türkiye Bölgesinde dengeleri değiştirebilecek güç ve iradeye fazlası ile sahiptir. Yeterki bu iradeyi kullanma sorumluluğunu taşıyan Devlet organları bunun farkında olabilsinler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder