4 Temmuz 2011 Pazartesi

MAYINI BIRAK CEYLANPINAR’A BAK




     Osmanlı İmparatorluğu döneminde toprak sistemi; Has, Zeamet ve Timar diye üçe ayrılıyordu. Şanlıurfa’nın Ceylanpınar İlçesi sınırları içinde kalan Ceylanpınar Tarım İşletmesi’de Osmanlı döneminde İbrahim Paşa’ya ait Has arazisi idi. İbrahim Paşa ikinci Meşrutiyete karşı çıktığı için bu arazi devlet tarafından geri alınmıştır. Söz konusu Has arazisinin büyüklüğü yaklaşık olarak üç milyon dönüm kadardı. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında, 1921 Ankara antlaşması ile Türkiye-Suriye sınırı bugünkü demiryolu olarak tespit edildiği zaman bu arazinin bir milyon dönümü Suriye, iki milyon dönümü de Türkiye tarafında kalarak bütünlüğü bozulmuştur. Türkiye sınırları içinde kalan arazi 1943 yılında Devlet Üretme Çiftliği olarak kurulmuş olup, o tarihten bu güne kadar Türk çiftçisinin tohumluk ve damızlık ihtiyacını karşılamak için tarımsal faaliyette kullanılmaktadır.

     Halen TİGEM tarafından işletilen çiftliğin, arazi büyüklüğü, uğradığı işgaller sebebiyle Birmilyon Yediyüzellibin dekara gerilemiştir. Çiftlik arazisinin Beşyüz bin dekarı sulama potansiyeline sahip olup, bütün mühendislik çalışmaları tamamlanmıştır. Son günlerde büyük gürültü koparan mayınlı sahaların on bin dekarı da bu çiftlik arazisi içindedir.Çiftlik, Avrupa’daki 21 küçük ülkenin topraklarından daha büyük bir alana sahiptir. Esasen İsrail firmaları mayınlı sahaların temizlenmesiyle birlikte Ceylanpınar Çiftliği’nin sulama projesinin yapımını da istemektedirler. Bu talebin ve arkasındaki niyetlerin “Büyük Ortadoğu Projesi” çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

     Emperyalist güçler, bu proje ile üç hedefe ulaşmayı planlamışlardır. Birinci amaçları petrol kaynaklarına sahip olmaktır. Bu amaçlarını Irak’ın işgali ile büyük oranda gerçekleştirdiklerini söylemek mümkündür. İkinci amaçları,başta GAP Bölgesi olmak üzere Yukarı Mezopotamya Ovası’nı ele geçirerek hububat güvenliğini sağlama almaktır. Üçüncü hedefleri ise, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki su kaynaklarını ele geçirerek uluslar arası bir yönetime teslim etmek ve İsrail’in gelecekteki su güvenliğini sağlamaktır.”Büyük Ortadoğu Projesi”nin örtülü adı “Büyük İsrail Devleti’ni Kurma Projesi”dir. Dünya’da meydana gelen olayların akışını yönlendiren Yahudi Hanedanlığı, ABD ve AB’yi kullanarak bu projeyi adım adım hayata geçirmeye çalışmaktadır.Başarılı olup olmayacaklarını zaman gösterecektir. Türkiye-Suriye sınırı arasındaki mayınlı sahaların temizlenmesi karşılığı İsrail yada İsrail bağlantılı bir firmaya kiraya verilmesi, esas hedef olan hububat kuşağına koridor açılmasına neden olacaktır. Bu koridorun açılmasına izin verildikten sonra hedef Ceylanpınar, Mardin ve Kızıltepe Ovalarıdır. Buralara da sulama yatırımları ile girmeye çalışacaklardır. Türkiye böyle bir oyuna asla gelmemelidir.

     Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki su kaynaklarının uluslararası bir yönetime bırakılması konusu Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy tarafından Avrupa Birliği ilerleme raporunun ekine koydurulmuştur.Emperyalizim işte bu kabul edilemez isteklerini gerçekleştirebilmek için,Türkiye’nin dış borcu yüksek bir ülke olmasından da istifade ederek IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşları baskı unsuru olarak kullanmaktadır.Bu sebeple Türkiye IMF’ye direnmekte haklıdır.
Bulunduğumuz coğrafya zor ve tehlikeli bir coğrafyadır. Bu coğrafyada bölünmeden barınabilmek için dünyada oynanan oyunları çok iyi ve doğru okumak zorunludur. Türkiye kendi geleceği ile ilgili olarak tutarlı bir programa sahip olmadığı takdirde küresel güçlerin programına tabi olmak zorunda kalabilir. Bugüne kadar izlenen politikaları değerlendirdiğimiz zaman, Türkiye’nin olayların gerisinde kaldığı ve küresel aktörlerin yönlendirmelerine tabi olduğu izlenimi edinilmektedir.Bu konuda yanılmış olmayı çok isterdim fakat görüntü malesef böyledir.

     Bunun en çarpıcı örneğini, terörist başı Abdullah Öcalan’ın paketlenerek Türkiye’ye teslim edilmesinde görmekteyiz. Dönemin Başbakanı rahmetli Bülent ECEVİT deneyimli bir siyasetçi olmasına rağmen “ABD Öcalan’ı neden bize teslim etti?” halen anlayabilmiş değilim demiştir. Halbuki daha sonraki olayların akışı bize, küresel güçlerin Barzani ve Talabani’nin önünü açmak için Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye teslim ettiğini göstermiştir.

     Türkiye son günlerde mayınlı sahalar aldatmacası ile meşgul edilmektedir. Bu mayınların temizlenmesi o kadar zor bir olay değildir. Türkiye bu sorunu rahatlıkla aşar. Ancak esas ve en tehlikeli mayınlar Avrupa Birliği’ne giden yola döşenmiş olan mayınlardır.Asıl Türkiye bu mayınlardan kendisini korumalıdır. AB’nin Türkiye’ye verdiği sözler hep veresiye, ancak alacakları ise hepsi peşindir. Böyle bir adaletsiz alışveriş dünyanın neresinde görülmüştür?

  Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerçekleştirilmesine giden yolda Ceylanpınar,Mardin ve Kızıltepe ovalarının sulama projesi önemli bir mevzidir. Bu mevzinin düşmesi asla kabul edilemez. Bu sebeple Türkiye kamu oyunun mayınlı sahalara kilitlenip kalma yerine, Ceylanpınar, Mardin ve Kızıltepe Ovalarının sulama projelerine dikkat etmesi gerekli görülmektedir.Emperyalizmin bu tuzaklarını göremeyen ve bu tuzakların temizlenmesi için çözüm üretemeyen bir milletin bu coğrafyada varlığını bölünmeden sürdürmesi zor görünmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder